20 Şubat 2009

Üstün Dökmen ile Eşitler Evi

Geçtiğimiz Pazar, Üstün Hoca'nın Bahçeşehir Belediyesi'nde, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nda semineri vardı,"Ailede Yaşama Sevinci ve 3-6 Yaş Çocukla Uzlaşma".
Ben, Üstün Hoca'nın seminerleri için elimden gelse dünyanın öbür ucuna gidebilirim diye düşünürken, gökte ararken yerde buldum duygusuna kapıldım, mutluluktan havalara uçtum!
Sevdiğim tüm dostlarımla bu haberi büyük bir sevinçle paylaştım!
İple çektiğim gün ve saat geldi nihayet! Üstün Hoca, kitapları imzaladı, ardından seminer başladı. Televizyondaki "Küçük Şeyler" Programı'ndan çok daha uzun sürdü, üç program süresi diyebilirim.
Çok keyifliydi, günümüzün Nasreddin Hocası, güldürürken düşündürdü bizi!
Üstün Hoca, kendi yaşamından da kesitler sunuyor, özeleştiri yapıyor, çok içten! Sevecen, tam bir halk insanı!
Tv'deki programlarında, sıklıkla kullandığı bir ifade var, bayılmamak mümkün değil," annelerin, sayılır miktarda hataları, sayılmayacak kadar çok doğruları vardır". Üstün Hoca, gönülleri fethediyor!
Üstün Hoca, seminerde, genellikle, duyguya itiraz edildiğini söyledi, duyguya değer verilmesi, saygı duyulması gerektiğini belirtti. Doğru değilse düşünceye, davranışa itiraz edebiliriz ama duyguya değer vermeli, saygı duymalıyız dedi.
Hepimizin yaşamında "böyle hissetmelisin, şunu hissetmen yanlış" diyen, farkına bile varmadan ne hissetmemiz gerektiği konusunda bizi yönlendirmeye çalışan yakınlarımız mutlaka olmuştur.
Hepimiz, zaman zaman ya da sıklıkla anlaşılmadığımız duygusuna kapılmışızdır mutlaka!
"Kafana takma" sözünü de duymuşuzdur hatta biz bile söylemişizdir hiç farkına varmadan.
Ben, sevdiklerime empatiyle yaklaşmaya çalışan ben bile zaman zaman, diğerlerine göre daha az da olsa bu sözü sarf ettiğimi fark ettim. Bu da benim özeleştirim. İnsan, Psikoloji'ye ilgi duyup ta 16 yaşından beri bu tür kitaplar okuyunca biraz daha dikkatli olmaya çalışıyor diyelim.
Ama şunu fark ettim, "kafana takma" sözü aslında sevdiklerimize, bizim, daha çok üzülmelerini kendimizce önlemek amacıyla söylediğimiz bir söz, bir şeyleri değiştiremeyeceğimizi, buna gücümüzün yetmeyeceğini biliyoruz, bütünüyle çaresizlikten kaynaklanan bir söz bu bence!
Aynı durum sevdiklerimiz için de geçerli, öyle değil mi?

Esirlikten, kölelik durumundan duygusundan kurtulmak isteyenlere, farkına varmadan baskı uygulanlar için aydınlanmalarını sağlamak eşitçe yaşamlar sürülmesini sağlamak amacıyla "Küçük Şeyler -4 Eşitler Evi" kitabını yazmış. Yaşamında "eşitler evine" taşınmak isteyen herkes için.
Yeni kitabı 15 gün önce çıkmış. Kaçar mı, hemen bulunup alındı, elimde taptaze bir "Küçük Şeyler" kitabı var! Annem, bitirdi, ben de dün doktoruma giderken ancak 1,5 sayfa okuyabildim, geç kalacağım stresinden otobüsü neredeyse ben sürecektim. Vakitlice çıktım, buna rağmen geç kaldım! Bir daha geç kalmamakta yarar var, çok mahçup oldum! Hamiş, neymiş, okul çıkışı, eve uğramadan hemen randevuya yetişmek gerekiyormuş!
Bu arada, Üstün Hoca'nın "TRT 1'de hazırladığı, 2002'den beri yayınlanan "Küçük Şeyler" Programı bu sezon sona ermiş. Programı yazın hazırlıyormuş, Ekim ayında başlıyor, Ocak ayının sonuna dek sürüyormuş. Ben de üzüldüm, merak ettim, kendisine sordum. İnsanın ufkunu genişleten, esprilerle, skeçlerle farkındalıklar geliştirmesine yardımcı olan enfes bir program. İlgilenenler için tekrar bölümler "TRT- İNT'te, Cumartesi günleri saat 14.25'te yayınlanıyor. Ben de oradan izlemeyi sürdüreceğim, programın tadına doymak mümkün değil ki!
Ertelediğim yazı buydu işte! Gazanfer Özcan'ı, toprağa verdik, Allah rahmet eylesin, ailesine sabır versin! Tüm sevdiklerimizi de bize bağışlasın!
Yeniden buluşuncaya dek sevgiyle, dostça kalın!

17 Şubat 2009

Hepimizin Başı Sağolsun

Usta oyuncumuz, büyük sanatçımız Gazanfer Özcan'ı kaybettik!
Bambaşka bir konuda yazı yazmayı düşünürken usta oyuncumuzu kaybettiğimizi öğrendim, çok çok üzüldüm! Çok şaşırdım, öylece kalakaldım. O, hep oradaydı, yaşıyordu. Hastaydı, durumu ağırlaşmıştı ama iyileşeceğine inanıyordum! İçim kan ağlıyor şu anda!
Bir çınar daha yıkıldı! Hepimizin başı sağolsun!

16 Şubat 2009

TEMİZ BİR ÇEVRE İÇİN

Ben, bu afişi, yazılarını büyük bir keyifle takip ettiğim Sevgili Femme Noir'in blogunda gördüm.
Çok beğendim, sizlerle de paylaşmak istedim. İsterseniz gelin bir
  • Femme Noir
  • 'in blogunu ziyaret edelim, bu konuyla ilgili enfes yazısını bir okuyalım!
    Yeniden buluşmak üzere!

    7 Şubat 2009

    Okulda Yeni Yıl Kutlamamız

    Yeniden merhaba! Ben, uzunca bir süredir blogumu iyi serdim, değil mi?
    Ama boş durmuyorum, kendimi keşfetme çalışmalarına yoğunluk verdim, farkındalıklarımla, düşündüklerimle, duyumsadıklarımla ilgili olarak bol bol yazı yazıyorum. Kitap çalışmalarım da başladı. Bu nedenle zaman zaman buradan kopabiliyorum.

    Yeni yıl hazırlıklarımız çok heyecan vericiydi. Arkadaşım Ayla, Gülşen teyzemiz ve ben çocuklara sürpriz yapmak için epeyce uğraştık. Yorucu oldu ama değdi. Çocuklar da süsleme, hazırlık aşamasına katkıda bulundular. Gözlerinin içlerinin sevinçle, coşkuyla parladığını görmek bizi mutlu etmeye yetti.

    Aylacığım, alışveriş işleri ile epeyce bir ilgilendi. Birlikte çocuklara küçük hediyeler seçtik.
    Ama arkadaşımın emeği çok büyük. Bir de ikna, rica yeteneğini kullanıp ta benim kendisine anlattığım Noel Kardan Adam'ı alıp ta bana haber verince havalara uçtum. Benim, oturduğum yerde vermiyorlar. :(( Çünkü geçen sene bir arkadaş almıştı. Olsun, bizim de artık yeni yılda kullanmak üzere bir kardan adamımız var, üzerindeki yılı değiştirip uzun yıllar kullanabiliriz!

    Neşeli Melekler Sınıfı ve neşeli öğretmenleri ;)) On kilo fazlası var bu neşeli öğretmenin! Bugün dolayısıyla kilo vermeye yönelik çalışmalar başladı. Porsiyonları küçültüp midesinin dişleri olmadığını kendine hatırlatarak! ;)))

    Neşeli Melekler Sınıfı, onları da düşünen, ayırmayan Ayla Öğretmenleri, onları hep düşünen Gülşen Teyzeleri

    Kelebekler Sınıfı ve biricik Ayla öğretmenleri


    Kelebekler Sınıfı ziyafette! Neşeli Melekler'in dalgın öğretmeni tam da o gün fotoğraf makinesini yanına almayı unutmuş, çok ayıp çok. Sonra Ayla öğretmene haber vermiş, Ayla öğretmen de mümkün olduğunca erken gelerek Neşeli Melekler'in resimlerini çekmiş. Dolayısıyla ziyafet resimleri olamamış. Olsun! Çikolatalı pastamızı da, ikramlık çikolatalarımızı da biz yaptık. Görünümlerini beğenmedim yalnız!

    Yeni yıl partisi başlıyorrrr!



    Neşeli Melekler ve Kelebekler ne güzel kaynaştılar!


    Gözlerdeki neşeli, keyifli pırıltılara bakın!


    Bu kartlarla da tüm sevdiklerimize mutlu yıllar diledik!

    Yeniden buluşuncaya dek sevgiyle kalın!

    1 Şubat 2009

    Yankı Yazgan ile, Psikiyatri ile Kendi İçimize Yolculuk


    Eveeeet, uzunca bir aradan sonra kitap keyfini sizlerle paylaşmak üzere yeniden buradayım. Bazen, insan böyle güzel keyifleri paylaşmak için sabırsızlanır ama ertelemek durumunda kalır ya. Ne tatlı eziyettir bu! Bir fırsat yaratıp bu keyfi daha fazla geciktirmeyeceğini bilmenin verdiği bir rahatlık ta vardır. Paylaşmak için harekete geçtiğin an ise eşsizdir! Hiç bir engel kalmamıştır önünde!


    Yankı Hoca'nın kitaplarını eline alınca bırakmak pek te mümkün görünmüyor. Kitapların kapağında da yazdığı gibi "Herkes için beyin ve psikiyatri bilgisi".
    "Kalp Çarpar Beyin Böler" kitabı 2006 yılında yayımlanmış. Bizim gibi konuya yabancı bireyler için bir başlangıç, bir hazırlık kitabı diyebilirim. Tabii ki kafanızı bütünüyle verip psikiyatri ve beyinle ilgili bilimsel anlatımları bir iki kez okumak gerekebiliyor.Hepimizin anlayabileceği bir dille yazılmış. Zorlanabileceğimiz noktalarda da Yankı Hoca, imdadımıza yetişiyor.
    Hazırlık sınıfını başarıyla geçtik mi, sıra geldi ikinci kitaba!;))
    Şaka bir yana ben, iki kitabı da aynı anda okuyorum. Kitaplar, her yerde, başucumda, yolda, kısacası benim olduğum her yerde!


    "Kalbinle Düşün Aklınla Hisset" kitabı ise "Kalp Çarpar Beyin Böler" kitabını bitirip başarıyla mezun olabilenlerin okuyabileceği bir kitap. Kitap mezuniyeti de mi olurmuş demeyin. Deneyin, göreceksiniz. Öncelikle temek bilgiler yalın bir dille anlatılıyor. Sonra da bu bilgiler ileri seviyede veriliyor.Yaa işte öyle! Yani, bir an'da, ikinci kitabı anlayabilmek için birinci kitaba dönmek durumunda kalabiliyorsunuz. Ben,son kitaptan başlamak istedim de, anlayabildiklerim bir yere kadardı. Temelsiz bilgi olmuyor!
    Ama her şey ileri seviyede bilgiden ibaret değil elbette, anlaşılır, güncel konular var, Yankı Hoca'nın düşünceleri, izlenimleri, yaşantısından kesitler var.
    Ülkemizin değişmeyen gerçekleri var. Okumanız şiddetle önerilir efendim. Otuz yıldır değişmeyen durumları okuyalım, hep birlikte öğrenelim.
    Bir de Yankı Hoca'nın daha önce hiç bilmediğim bir özelliğini öğrendim kitaplarını okurken. Kitapta yer alan karikatürleri bizzat kendisi çiziyormuş. Eskiden karikatüristmiş. Çok güzel bir yetenek,çok büyük bir ayrıcalık. Kongrelerde, mesleki toplantılarda sunum yaparken, konuşma yaparken o an'da da çizme gücüne sahipsin. Muhteşem bir yetenek!
    Kongreye katılanların sahip olduğu ayrıcalığa bir baksanıza, her şey daha iyi yerleşmez mi belleğe, mizahi bir bakış açısıyla, yaşayarak! Çok kıskandım!:((
    Bir gün, ben de dinleyicisi olma şansına erişebilirim dilerim!
    Bazen, kitaptaki karikatürlere bakıyorum, okuyorum da gülmekten kırılmamak elde değil! Bir karikatür bütün bir yazıyı çok güzel özetliyor!
    Bu arada, biliyorsunuzdur, aslında Yankı Hoca, çocuk ve ergen psikiyatrisi konusunda uzman! Yani bu alanda yazmış olduğu kitapları da almak, okumak gerekli!


    Ben, bana ait olan kitapları okurken önemli bulduğum yerlerin altını mutlaka çiziyorum. Eğer, çizmezsem bir şeyler eksik kalıyor sanki.
    Çizersem, kitaba kendimi bütünüyle vermiş hissediyorum. Tamamlanmışlık duygusu olsa gerek!
    Eğer Yankı Hoca, imza günü düzenlenir de kitaplarını imzalarsa o zaman eksik hiç bir şey kalmayacak işte!
    Yeniden görüşünceye dek sevgiyle kalın!